Yazar: Burcu Büyükyıldız
Seri: Aşkın Renkleri (#1)
Tür: Aşk
Yayıncı: Müptela
Sayfa: 512
"Ne olacağını bilmiyorum..." dedi onun bakışlarındaki tedirginliği yok etmek ister gibi, "Ama öğrenmek istiyorum Mira. Hayatımdaki tüm kaosa, tüm belirsizliğe rağmen bunu seninle yaşamayı istiyorum." diye fısıldadı ve ardından ekledi, "Çünkü seni incitebilme ihtimalime rağmen, seni istemekten vazgeçemiyorum."
Bir bahar günü çilek kokuları içerisinde tanışan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Mira ve Yağız için aşkın büyüsüne kapılmak çok zor olmamıştı. Diğer taraftan, aralarına bir kara kedi gibi giren Yağız'ın tehlikelerle örülmüş geçmişi, mutluluklarının uzun sürmesine izin vermemişti. Hızlı ve tutkuyla başlayan bir aşkın özneleriyken kendilerini birdenbire hoyrat bir ayrılığın içinde bulan Yağız ve Mira'nın günlerine özlemin ıssızlığı sinmişti.
Günün birinde geçmişinin karmaşasını, sırlarını çözüp bir daha gitmemek üzere geri gelen Yağız, ardında bırakıp gittiği mutlu, tasasız, cıvıl cıvıl kadını aynı bulabilecek miydi? Derinden yaraladığı Mira'ya kendisini affettirebilecek miydi? Daha da önemlisi Yağız, Mira'ya yaşadıklarını unutturabilecek miydi?
Adı gibi kokusu olsa çilek kokacak bir hikâye...
Çilek Mevsimi, çıktığından beri üzerimde büyük merak uyandıran ve hemen alıp okumak istediğim bir kitaptı. Ne yazık ki geciktirdim kendisini bu zamana kadar ve büyük bir pişmanlık yaşıyorum bunun için. Kitap daha ilk sayfalarında bağlıyor okuyucuyu kendisine ve akıp gidiyor adeta sayfalar. Akıcılığı, karakterleri, konusu ve daha bir çok artısı ile mükemmel bir kitaptı. Özellikle o kokusu var ki.. İnsan elinden bir an bırakmak istemiyor.
Kısaca konuya değinmek istiyorum öncelikle; Mira ve Yağız daha ilk karşılaşmalarında birbirlerinden etkileniyorlar ve Yağız geçmişinin ve geleceğine de musallat olacağını bildiği hayaletlerine rağmen bir ilişkiye yelken açıyorlar. İkili için her şey rüyadan farksız ilerliyor bir süre ve bu rüyayı gerçek kılıp evlenmeye karar veriyorlar. O soluksuz, sanki bulutların üzerinde uçuyormuşçasına yaşanan duyguların ömür boyu süreceği, asla ayrılmayacakları, birlikte yaşlanacakları bir hayat hayalinde ikisi de. Fakat bilinen bir gerçek de var ki, ne kadar yüksekten uçarsanız yere çakılmanız o kadar şiddetli olur. Ve Mira ile Yağız için de işler tam olarak bu şekilde tersine dönüyor. Evliliklerinin daha ikinci haftasında iken, her şey bir peri masalı misali yaşanırken, Yağız'ın geçmişinden hayaletler çıkageliyor.. Tüm bunlar yaşanacak acıların, kalp ağrılarının ve bol göz yaşının habercisi aynı zamanda. Bu saatten sonra Yağız'ın sevdiği kadının güvenliği için yapabileceği tek bir şey var, O'nu terk etmek..
Kitabımız, Mira'nın hüznünü, iç burkan ruh halini yansıtarak başlıyor tam da. Terk ediliş gencecik bir kadını yavaş yavaş tüketiyor ve ilk sayfalardan bunu okumaya başlıyoruz. Üstelik Mira artık yalnız değil, küçük bir oğlu var ve onun için güçlü olması gerek bir yandan da.
Sayfa: 512
"Ne olacağını bilmiyorum..." dedi onun bakışlarındaki tedirginliği yok etmek ister gibi, "Ama öğrenmek istiyorum Mira. Hayatımdaki tüm kaosa, tüm belirsizliğe rağmen bunu seninle yaşamayı istiyorum." diye fısıldadı ve ardından ekledi, "Çünkü seni incitebilme ihtimalime rağmen, seni istemekten vazgeçemiyorum."
Bir bahar günü çilek kokuları içerisinde tanışan ve birbirlerinden ilk görüşte etkilenen Mira ve Yağız için aşkın büyüsüne kapılmak çok zor olmamıştı. Diğer taraftan, aralarına bir kara kedi gibi giren Yağız'ın tehlikelerle örülmüş geçmişi, mutluluklarının uzun sürmesine izin vermemişti. Hızlı ve tutkuyla başlayan bir aşkın özneleriyken kendilerini birdenbire hoyrat bir ayrılığın içinde bulan Yağız ve Mira'nın günlerine özlemin ıssızlığı sinmişti.
Günün birinde geçmişinin karmaşasını, sırlarını çözüp bir daha gitmemek üzere geri gelen Yağız, ardında bırakıp gittiği mutlu, tasasız, cıvıl cıvıl kadını aynı bulabilecek miydi? Derinden yaraladığı Mira'ya kendisini affettirebilecek miydi? Daha da önemlisi Yağız, Mira'ya yaşadıklarını unutturabilecek miydi?
Adı gibi kokusu olsa çilek kokacak bir hikâye...
Çilek Mevsimi, çıktığından beri üzerimde büyük merak uyandıran ve hemen alıp okumak istediğim bir kitaptı. Ne yazık ki geciktirdim kendisini bu zamana kadar ve büyük bir pişmanlık yaşıyorum bunun için. Kitap daha ilk sayfalarında bağlıyor okuyucuyu kendisine ve akıp gidiyor adeta sayfalar. Akıcılığı, karakterleri, konusu ve daha bir çok artısı ile mükemmel bir kitaptı. Özellikle o kokusu var ki.. İnsan elinden bir an bırakmak istemiyor.
Kısaca konuya değinmek istiyorum öncelikle; Mira ve Yağız daha ilk karşılaşmalarında birbirlerinden etkileniyorlar ve Yağız geçmişinin ve geleceğine de musallat olacağını bildiği hayaletlerine rağmen bir ilişkiye yelken açıyorlar. İkili için her şey rüyadan farksız ilerliyor bir süre ve bu rüyayı gerçek kılıp evlenmeye karar veriyorlar. O soluksuz, sanki bulutların üzerinde uçuyormuşçasına yaşanan duyguların ömür boyu süreceği, asla ayrılmayacakları, birlikte yaşlanacakları bir hayat hayalinde ikisi de. Fakat bilinen bir gerçek de var ki, ne kadar yüksekten uçarsanız yere çakılmanız o kadar şiddetli olur. Ve Mira ile Yağız için de işler tam olarak bu şekilde tersine dönüyor. Evliliklerinin daha ikinci haftasında iken, her şey bir peri masalı misali yaşanırken, Yağız'ın geçmişinden hayaletler çıkageliyor.. Tüm bunlar yaşanacak acıların, kalp ağrılarının ve bol göz yaşının habercisi aynı zamanda. Bu saatten sonra Yağız'ın sevdiği kadının güvenliği için yapabileceği tek bir şey var, O'nu terk etmek..
Kitabımız, Mira'nın hüznünü, iç burkan ruh halini yansıtarak başlıyor tam da. Terk ediliş gencecik bir kadını yavaş yavaş tüketiyor ve ilk sayfalardan bunu okumaya başlıyoruz. Üstelik Mira artık yalnız değil, küçük bir oğlu var ve onun için güçlü olması gerek bir yandan da.
Uzun zamandır farklı birçok duyguyu aynı anda yaşamamıştım. Çilek Mevsimi, kâh güldürdü, kâh ağlatı tüm o sayfalar boyu. Okurken nasıl bir ruh haline bürüneceğimi çoğu zaman bilemedim. Sanırım kitapta bir günümüzü bir geçmişi okumak bu etkiyi bıraktı üzerimde. Fakat memnun olmadım, sevmedim diyemem. Özellikle günümüzden geçmişe dönüşlerin bu kadar uyumlu olması, arada hiçbir kopukluk olmaması ve birbirlerini tamamlaması kitabın en sevdiğim yanlarından sadece bir tanesiydi. Aslında kitapta sevmediğim bir ayrıntı bulamıyorum bile ne kadar düşünürsem düşüneyim. Sadece Mira&Yağız çiftini değil, diğer çiftleri de kısa kısa tanımamız ve okuyabilme olanağımız, kitap boyunca süren o duygu bolluğu ve akımı, aile bağları, aşkın masumluğu ama aynı zamanda can yakıcılığı, her bir satırı esir alan o samimiyet, içtenlik..Ve daha bir çok yanıyla kesinlikle takdire şayan bir kitaptı. Demem odur ki, alın okuyun ellerinizi çilek kokusuna bulayın. Her okuyucunun kitaplığında mutlaka bulunması gereken, müthiş bir kitap.
Harika bir kaleme sahip yazarımızın diğer hikayelerini okumak için ise tek yapmanız gereken tek bir tık; ''burcununhikayeleri''
★ Alıntılar ★
**
**
5/5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder