Özgün Adı: Guilty Pleasures
Yazar: Laurell K. Hamilton
Seri: Anita Blake, Vampire Hunter (#1)
Tür: Fantastik, Paranormal
Çevirmen: Mert Süğlün
Yayıncı: Artemis
Sayfa: 344
İlk Baskı: Mayıs 2004
Kimse ruhun karanlık arzularını New York Times çoksatan yazar Laurell K. Hamilton kadar iyi bilemez. Hamilton, Suçlu Zevkler'de bizleri Vampir Avcısı Anita Blake'le tanıştırıyor. Anita ufak tefek, esmer ve yeri geldiğinde de çok tehlikeli. Ancak şehrin en güçlü vampiri yardım istemek için kapısını çaldığında Anita en büyük korkusuyla yüzleşmek durumunda kalıyor, içindeki kuvvetli açlığı uyandırabilecek bir erkek!
"HAYATTA OLMAK BENİ NİYE ŞAŞIRTACAKTI Kİ?.. Orada, boynumun sağ tarafında gerçek bir şey duruyordu. Minik, ufacık diş izleri. Nikolaus beni zehirlemişti. Eminim korkacağımı düşündü. Ki haklıydı. Olsun, ben bütün uyanış saatlerimi korktuğum şeylerle yüzleşip onları yok etmeye harcadım. Bin yaşındaki usta bir vampirle uğraşmak zor bir görev ama her kızın bir amacı olmalı, değil mi?"
Uzuuuuun, upuzuun bir aradan sonra merhaba! Buraya dönmek bir süredir aklımda olan bir şeydi ama elimde yazacak bir şey yoktu çünkü o yazmadığım süre içinde okumayı da bırakmıştım. Elime aldığım her kitabı yarım bırakıyordum ve artık bu çok canımı sıkmaya başlamıştı. Hazır yeni yıla giriyorken 'yeni yıl yeni başlangıçlar' dedim ve okuma alışkanlığımı yeniden kazanıp buraya döneceğime dair kendime söz verdim. Okumaya ilk Alacakaranlık furyasıyla başlamıştım ve biraz vefalı olmaya karar vererek yine vampirleri seçtim ki çok da iyi yaptım. Anita Blake gibi bir efsaneyle tanıştım! (Not: Türkçe kapağının kaliteli bir görseline ulaşamadığım için Goodreads'de kullanılan kapaklardan birini koydum.)
Doğru söylüyordu. Kapıyı kapatıp onu karanlık ve sıcak yolda dikilirken bıraktım. Ölüleri diriltip yaşayan ölüleri huzura kavuşturuyordum. Yaptığım şey, kimliğim buydu. Eğer motivasyonumu sorgulamaya başlarsam, vampirleri öldürmeyi de bırakırdım. Bu kadar basitti. Bu gece motivasyonumu sorgulamıyordum, o zaman hala, bana verdikleri ismi taşıyan bir vampir avcısıydım. Ben Cellat'tım.
Anita Blake'in dünyasında yok yok... Vampirler, kurtadamlar, fareadamlar, zombiler, gûller ve kendisi gibi belli bir süreliğine ayinlerle ölü diriltebilen insanlar... Anita, ölü diriltme işini bir şirkete bağlı olarak yapıyor ve kendisi aynı zamanda bir vampir avcısı. Oldukça baskın, cesur ve öyle kolay kolay dizginlenemeyen bir yapısı var ama 'beni hiçbir şey kıramaz' şeklinde takılan karakterlerden de değil. Korktuğu zamanlarda bile bunu dile getirmekten çekinmiyor.
Şehirde artan vampir cinayetlerini çözmek üzere onu seçiyorlar ve istemeye istemeye de olsa olaylara dahil olmak zorunda kalıyor. Çünkü onu seçen kişi şehrin efendisi olarak da bilinen bin yaşındaki bir vampir. Nikolaos.
İyi bir kişi olmadığını bilip buna hiç aldırmayan birisinde, biraz korkutucu bir yön vardı.
Ben kitabı son altmış yetmiş sayfasına kadar çok sevdim. Jean-Claude, Phillip, Edward... Çok güzel karakterlerdi. Sadece o sona doğru yaşanan olayların biraz daha detaylı anlatılmasını isterdim. Her şey çok çabuk ve çok kolay oldu. Yaklaşık yirmi beş kitaplık bir seri olduğunu düşünerek ilerleyen kitaplarda bunun düzeldiğini ümit ediyorum. Yaratılan evrenin ne kadar geniş olduğu düşünülürse daha fazlasını görmeyi çok isterim.
Devamını en kısa sürede okumayı düşünüyorum ki uzun bir seri olduğu için hemen bitmeyeceğini bilmek çok rahatlatıcı. *,* Bu tarz şeyleri okumayı sevenlerin birkaç küçük detay dışında seveceği bir başlangıç kitabı olduğunu düşünüyorum. Merak ediyorsanız bir bakın derim... Görüşmek üzere ^^
Çoğu nefretlerin özünde, öyle ya da böyle, korku vardır.
Devamını en kısa sürede okumayı düşünüyorum ki uzun bir seri olduğu için hemen bitmeyeceğini bilmek çok rahatlatıcı. *,* Bu tarz şeyleri okumayı sevenlerin birkaç küçük detay dışında seveceği bir başlangıç kitabı olduğunu düşünüyorum. Merak ediyorsanız bir bakın derim... Görüşmek üzere ^^
Çoğu nefretlerin özünde, öyle ya da böyle, korku vardır.
4/5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder