Özgün Adı: Ugly Love
Yazar: Colleen Hoveer
Tür: Yeni Yetişkin, Günümüz, Romantik
Çevirmen: Kübra Tekneci
Yayıncı: Epsilon
Sayfa: 368
New York Times'ın çok satan yazarı Colleen Hoover yürekleri sızlatan yeni bir aşk hikâyesiyle
geri dönüyor.
Tate Collins havayolu pilotu Miles Archer'la tanıştığında, bunun ilk görüşte aşk olduğunu düşünmez. Birbirlerini arkadaş olarak görecek kadar bile iletişim kurmazlar. Tate ve Miles'ın tek ortak noktası birbirlerine karşı inkâr edilemez bir çekim hissetmeleridir. Tutkularını açıkça ortaya koyduklarında, kusursuz bir planları olduğunu anlarlar. Genç adam aşk peşinde değildir, genç kadının ise aşka ayıracak vakti yoktur, geriye sadece seks kalır. Tate, Miles'ın ona sunduğu iki kurala uyduğu sürece anlaşmaları şaşırtıcı bir şekilde sorunsuz olacaktır.
Asla geçmişim hakkında soru sorma. Bir gelecek bekleme. İdare edebileceklerini düşünürler, ama çok geçmeden bunun hiç de kolay olmadığını anlarlar.
Kalplere sızılıyor.
Sözler bozuluyor.
Kurallar çiğneniyor.
Aşk çirkinleşiyor.
Eğer bu yorumu birkaç gün önce gece üç
civarı yani kitabı bitirdiğimde yazmış olsaydım muhtemelen depresif ve biraz
nefret dolu bir yorum olacaktı. O anki uykusuzluk ve yorgunluk üzerine bir de
beni allak bullak eden bir kurgu eklenince... Eh az çok tahmin edersiniz
sanırım ruh halimi. Fakat şuan, kitabı okumam üzerinden birkaç gün geçtikten
sonra, olumsuz birçok düşünceyi üzerimden atmış durumdayım. Aksine düşünme
fırsatım olduğundan dolayı kurguyu ve karakterleri daha iyi anlayıp, daha
farklı bir perspektiften bakmaya çalışıyorum olaylara.
Yoruma tam
olarak geçmeden önce spoiler içereceğini belirtmek istiyorum. Zira diğer türlü
duygularımı pek ifade edemeyeceğimi düşünüyorum. Çok fazla vermemeye
çalışacağım ama kitabı okumayanlar ve spoilerdan rahatsız olanlar için bu not
burada bulunsun.
Tate Collins, eğitimi için abisinin
yanına taşındığında daha ilk dakikalarını olaylı geçireceğini tahmin edemez.
Özellikle de abisinin dairesinin önünde sızmış bir çocuk bulmayı hiç beklemez.
Fakat kader bu ya hayatını değiştireceği, hayatını değiştirecek olan insanla
tanışacağı an da tam bu andır. Tate, Miles'ı ilk olarak bu şekilde tanıdığı
için ona karşı ister istemez kendince yargılara varır ama zamanla aslında
Miles'ın çok daha farklı bir insan olduğunu anlamaya başlar. Aynı zamanda
Miles'a olan ilgisi de zamanla çoğalmaya başlar. Bu ilgiye her ne kadar
dayanmaya çalışsalar da bir noktadan sonra aralarındaki tutkuyu serbest
bırakırlar ve sadece anı yaşamaya bağlı bir ilişkiye başlarlar. Geçmişi
sorgulamak yok, gelecek beklemek yok. Miles'ın bu kuralları Tate'i pek memnun
etmese de kabul eder. İki adım geri bir adım ileri bir ilişki yaşamaya
başlarlar fakat Miles'ın gizemli geçmişi, Tate'in daha çok şey bilmek istemesi
olayların umulduğu gibi ilerlemesini engeller. -Ruhunu geçmişinde
kaybetmiş, geleceği için tamamen umutsuz bir adam tekrar yaşama sevinci ile
doldurulabilir mi? Altı yıl sonra hayaletlerinden kurtulup geleceğine bakabilir
mi? Biraz umutsuz geliyor kulağa farkındayım. Fakat kitap tam da bu soruların
cevaplarını barındırıyor bence.-
Yorumun başında da dediğim gibi kitap
boyunca nefret dolu anlar yaşadığım çok oldu. Miles'ın geçmişinden
kurtulamayışı Tate'den çok beni yıprattı kitap başında. Miles'ın, Tate
istemediği bir şey söyledi yada sordu diye ona karşı olan bazı davranışları ise
zıvanadan çıkardı beni. Ama sanırım en nefret ettiğim insan Rachel'dı. Aslında
bilmiyorum nefret demek aşırı belki de ama başka bir sözcük de bulamıyorum
nedense. Miles'ı şuanki insan yapan geçmişinin
büyük kısmı Rachel'la ilgili. Özellikle kitabın sonlarına doğru Rachel'ın
geçmişte söylediği bir şey Miles'ı neredeyse geri dönülemez biçimde
değiştirmiş. Bu yüzdendi sanırım Rachel'a olan nefretim. Miles'ı elinde olmayan
bir durum hakkında suçlaması bir anda soğuttu beni Rachel'dan. Tabii sonradan
affettirdi kendini neyse ki.
Bölümleri bir Tate'in bakış açısından bir
Miles'ın bakış açısından okuduğumuz için kitap geçmiş ve günümüz olarak paralel
gidiyordu. Bu durum ara ara sinirimi bozsa da Miles'ın davranışlarına bir
açıklama getirmesi açısından sevdiğim bir durumdu. Gerçi yalan söylemeyeceğim
geçmiş kesitlerini daha hızlı geçtim günümüz kısımlarına kıyasla. Nedenini tam
olarak da bilemiyorum açıkçası. Kitapta bir aşk üçgeni var gibi sanıyor
okumayanlar ama olay bambaşka. Rachel Miles'ın geçmişi Tate ise geleceği ve bu
iki kadın aynı zamanlarda girmiyor Miles'ın hayatına. Sanırım Rachel'ın
geçmişte oluşuydu neden. Her yeni bölümde sanki Rachel çıkıp gelecek Miles'ın
hayatına tekrar girecek ve Tate mahvolacak korkusu yaşıyordum. Enteresandır ki
bunu da şimdi anlıyorum. Kitaba devam ederken böyle bir korku, endişe
yaşadığımın farkında bile değildim.
Uzun zaman beklediğime değen bir kitaptı her ne olursa olsun. Colleen Hoveer'ın okuduğum ilk kitabıydı fakat son olmayacağı kesin. Tuğçe daha önce Umutsuz'u yorumlamıştı ve onu da gerçekten merak ediyorum. Yine de iki kitap arasına biraz zaman koyacağım sanırım. Zira duygu patlaması yaşamak istemiyorum bir anda :D
✈ ...ve sonra beni öldürdü. Ya da öptü. İkisinin de üzerimde aynı hissi bırakacağından emin olduğum için hangisi olduğunu anlayamadım. Dudaklarını hissetmek her şeydi. Hem yaşamak hem ölmek hem de yeniden doğmaktı.
✈ ''Aşk her zaman güzel değildir, Tate. Bazen bütün vaktini eninde sonunda farklı olmasını umarak geçirirsin. Bazen daha iyi. Sonra bir bakmışsın, başladığın yere dönmüşsün ve yolun bir noktasında kalbini kaybetmişsin.''
✈ ''Bazen bir erkeğin ruhu geçmişinin hayaletlerine dayanabilecek kadar güçlü değildir. Belki çocuk da bir noktada ruhunu kaybetmiştir.
✈ ''Tate, bunu söylediğime pişman olacağımı biliyorum, ama duymanı istiyorum. Birini sevebilecek olsaydım... o kişi sen olurdun. Ama sevemem.''
✈ Asla geçmişine sahip olamayacaktım, çünkü geçmişine o kız sahipti. Geleceğine de sahip olamayacaktım, çünkü ondan başka birine geleceğini vermeyi reddediyordu.
✈ ''Miles, bana aşık olmuşsun gibi bakıyorsun.''
''Sana aşık olmadım, Tate. Sana uçtum.''
Miles karakterini Nick Bateman'ın canlandırdığı ve 2016'da çıkacak olan Ugly Love'ın fragmanını da yorum sonuna eklemesem olmazdı. *-*
✈ ''Aşk her zaman güzel değildir, Tate. Bazen bütün vaktini eninde sonunda farklı olmasını umarak geçirirsin. Bazen daha iyi. Sonra bir bakmışsın, başladığın yere dönmüşsün ve yolun bir noktasında kalbini kaybetmişsin.''
✈ ''Bazen bir erkeğin ruhu geçmişinin hayaletlerine dayanabilecek kadar güçlü değildir. Belki çocuk da bir noktada ruhunu kaybetmiştir.
✈ ''Tate, bunu söylediğime pişman olacağımı biliyorum, ama duymanı istiyorum. Birini sevebilecek olsaydım... o kişi sen olurdun. Ama sevemem.''
✈ Asla geçmişine sahip olamayacaktım, çünkü geçmişine o kız sahipti. Geleceğine de sahip olamayacaktım, çünkü ondan başka birine geleceğini vermeyi reddediyordu.
✈ ''Miles, bana aşık olmuşsun gibi bakıyorsun.''
''Sana aşık olmadım, Tate. Sana uçtum.''
Miles karakterini Nick Bateman'ın canlandırdığı ve 2016'da çıkacak olan Ugly Love'ın fragmanını da yorum sonuna eklemesem olmazdı. *-*
5/5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder