Kitap Adı: Gitme
Yazar: Selvi Atıcı
Seri: Kayıp Şehir(#3)
Seri: Kayıp Şehir(#3)
Tür: Romantik
Yayıncı: Nemesis
Sayfa: 496
Baskı Yılı: 2016
Nefret ve aşk arasındaki mesafe ne kadardır?
Kilometrelerce mi?
Belki bir adım kadar yakındırlar birbirlerine?
Belki de aralarında zerre kadar dahi uzaklık yoktur. Üstelik birbirlerine dönüşmeleri öyle hızlı gerçekleşir ki, hiçbir kalp nasıl sevdiğinden bir anda nefret ettiğini, sonra onu yeniden nasıl sevdiğini anlayamaz.
Sırılsıklam âşık olan bir kadın… Tek gecelik ilişkilerin adamı olan bir erkek… Ve geçirilen tek geceden sonra birbirinden nefret eden ya da belki tamamen âşık olan iki insan... Gerçekte hissettikleri şeyin ne olduğunu keşfetmeleri ise hiç kolay değil… Gitme, aşkın ve nefretin sınırlarında dolanmanıza neden olacak.
Kilometrelerce mi?
Belki bir adım kadar yakındırlar birbirlerine?
Belki de aralarında zerre kadar dahi uzaklık yoktur. Üstelik birbirlerine dönüşmeleri öyle hızlı gerçekleşir ki, hiçbir kalp nasıl sevdiğinden bir anda nefret ettiğini, sonra onu yeniden nasıl sevdiğini anlayamaz.
Sırılsıklam âşık olan bir kadın… Tek gecelik ilişkilerin adamı olan bir erkek… Ve geçirilen tek geceden sonra birbirinden nefret eden ya da belki tamamen âşık olan iki insan... Gerçekte hissettikleri şeyin ne olduğunu keşfetmeleri ise hiç kolay değil… Gitme, aşkın ve nefretin sınırlarında dolanmanıza neden olacak.
Mirza. Mirza. Mirza... Siz hiç bir karakteri ölesiye sevip aynı zamanda katili olmak istediniz mi? Eh böyle bir ikilemi daha önce yaşamadıysanız eminim Tunç Mirza size bol bol yaşatacak. Zira kendimden örnek vermem gerekirse, bir an kafasını duvarlara sürtüp kıvılcım çıkartmak isterken bir an sonra bütün dengem şaşıyor. Pamuklarla sarmalayıp kimseler görmesin, benden başka kimseler ondan haberdar olmasın diye bir yerlere kilitleyesim geliyor. Ama sonra birden geçmiş hafızamda alevleniyor ve tekrar başa dönüyorum. Kısaca açıklamak gerekirse bir kısır döngü yaşıyoruz Tunç Mirza ile. Kızıyorum, acı çektirmek istiyorum sonra "ya sen can mısın" diye sevmeye başlıyorum. Ve sonra tekrar tekrar yaşanıyor bu olay. Ha sanmayın ki bu döngü Mirza'nın kendisi ile alakalı. Tamamen benim hastalıklı tutumumdan dolayı olduğunu itiraf etmem gerek. Çünkü kitabın başlarında kendisine epeyce kızmanıza rağmen biraz ilerledikten sonra insanın sevmekten canını çıkarası geliyor. Ama ben eskiyi kolay unutamayan bir insanım. Taktım mı takarım :P
Şimdi diyeceksiniz yine ne saçmalıyorsun... O yüzden şakayı bir kenara bırakıp konuya giriş yapıyorum.
Selvi Abla'nın önceki kitaplarına yazdığım yorumları okuyanlar bilir ne derece kendisini ve kitaplarını sevdiğimi. Her yorumumda değinmeden geçmediğim bir unsur var ki, kendisinin yazacağı her şeyi istisnasız okumamdır. Bu ister bir kitap ister öylesine karalanmış bir taslak olsun, hiç fark etmez. Ciddi ciddi saatlerce, günlerce aşk yaşayabilirim eserleri ile. Bu nedenle Gitme'ye de büyük bir heves ve heyecanla başladım. Ama açıkçası büyük hayal kırıklığına uğradım... falan dermişim :D Şaka şaka. Bunlar hep Mirza'nın yan etkisi. Cidden adam insanın bünyesini alt üst ediyor. Mahvetti beni mahvetti! Evet yine dağıttım ortalığı farkında olmaksızın biliyorum. Siz beni taşlamadan giriş yapıyorum artık.-ve bu sefer ciddiyim.-
Kimliksiz'i okuyanlar Deryal Yiğit'i tanıyordur. Nasıl bir karakter olduğunu, nasıl inatçı, nasıl zorlu olduğunu hatırlarsınız mutlaka. Bunların yanında nasıl güzel sevdiğini de hatırlayacağınıza eminim. Mirza'yı ise onun bir üst modeli olarak düşünebiliriz. Baba-oğul ortak noktaları şu ki; ikisi de kırıp dökmeyi, sevdi mi de adamlar gibi sevmeyi biliyor. Fakat Mirza'nın kırıp dökmeleri çok daha canımı yaktı. Öyle ki bir ara Hayat adına o kadar çok lanet edip, üzüldüm ki. "Neden vazgeçmiyorsun be kızım!" diye öyle çok isyan ettim ki. Ama sonunda galip çıkan aşk olacaksa tüm acılara değiyor sanırım. İnsanı yıpratan ama aşkı da güzel kılan bu değil mi zaten? Çoğu zaman imkansız olduğunu düşünmenize rağmen sonuna kadar peşinden gitmek...
"Ben aşık olmamak için elimden gelen her şeyi yapmama rağmen sana çok fena tutuldum. Sanırım genlerimizden kaynaklanıyor. Sevdiğimiz zaman ayarı bir türlü tutturamıyoruz ve dibine kadar düşüyoruz."
Tabii ki olay sadece Mirza'nın geçirdiği değişim değil. Evet aşk ile nefretin nasıl ince bir çizgi olduğunu, zaman içinde nefret denilen şeyin farkında olmaksızın aşka karıştığını, sonra ise yerini tamamen aşka bıraktığını görüyoruz. Ama bu bir yana, tüm bu süreç boyunca bir kadının ne derece güçlü olduğunu da görebiliyoruz. O ilk sayfalardaki saf, aşık, pembe gözlüklerini takmış Hayat, zaman içinde öyle şeylere göğüs germek zorunda kalıyor ki! Ve tüm bu yaşananlar birçok insanı yakıp yıkabilecekken Hayat dimdik göğüslüyor hepsini. Çok kere vazgeçebilecekken, azat edileceği günü bekleyerek Mirza ile cehennemi yaşıyor adeta.
Her zamanki gibi yine üzüldüğüm, içimin gittiği, yer yer eğlenip yer yer çelişkilere düştüğüm bir Selvi Atıcı kitabı oldu. "Artık alıştım Selvi Abla'nın kalemine çok da etkilenmem" dediğim her an haksız çıkmam da cabası. Tekrar tekrar okuduğumda bile aynı duyguları yaşayıp aynı tadı alabiliyorum. Yakın zamanda yazılı diğer hikayelerini de basılı olarak görebiliriz umarım. Çünkü cidden ihtiyacım var! Sürekli daha fazlasını istemekten kendimi alamıyorum. Şöyle çok çok yakın zamanda Ali'yi okuyabilirsem çok iyi olur mesela? Ya da Adem'i? Ya da Evren'i? Ya da Rick'i? Bu yada'lar daha da uzar böyle. Çok rica ediyorum hepsini basılı olarak atın üstüme. Varsın boğulayım böylesine razıyım! :D
Ve buraya ufak bir not: Ben Ali'yi çok merak ediyorum! Tüm karakterleri okumuş olup da onu okumamış olmam... Acı çekiyorum adeta. Kendisini bu kitapta çokça sevdim fakat hikayesinin tamamını merak etmiyorum dersem büyük yalan söylemiş olurum. Elimde pdf'i olmasına rağmen bekletiyorum kitap olarak okuyayım diye. Kitap boyunca ne zaman Aliş'e rastlasam nedensizce kendimi kaybediyordum. Kendisini doğru düzgün tanımamama rağmen tam bir fangirl'e çevirdi beni sağ olsun. Fakat kitap Mirza'nın kitabı olduğundan üzerinde çok duramadım. Tabii bu Ali'nin ismi her geçtiğinde hemen stickerlara uzanıp o kısmı işaretlememe engel değildi. Beni daha fazla Ali'den mahrum bırakmayın. Çok rica ediyorum. Lütfen! :(
Not2: Selvi Abla'nın diğer kitaplarının yorumlarına da göz atmak isterseniz buyurun: Kimliksiz, Sen, Pinokyo'nun Rüyası.
Not3: Ve de son olarak geçen yıl Selvi Abla'yla gerçekleştirdiğimiz röportajı okumak isterseniz: Tıklayınız!
Not2: Selvi Abla'nın diğer kitaplarının yorumlarına da göz atmak isterseniz buyurun: Kimliksiz, Sen, Pinokyo'nun Rüyası.
Not3: Ve de son olarak geçen yıl Selvi Abla'yla gerçekleştirdiğimiz röportajı okumak isterseniz: Tıklayınız!
~ALINTILAR~
~ Tunç ise onu aylarca kendisini kandırmakla suçlamıştı.Hayat, sadece ona aşıktı. Saf, temiz ama çok güçlü bir aşk. Tunç da resmen onun kalbinin üzerinde tepinmişti.(...) Kızın aşkını öylesine kirletmişti ki, Hayat artık ondan nefret ediyordu.
~ Tunç düz bir tonla, "Bu hafta sonu ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Kahretsin! Hayır." Ali'nin inlemesi duyuldu. "Hafta sonu aya yolculuğa çıkıyorum ve bir süre yokum!"
Tunç güldükten sonra dudaklarını yaladı. "Ben de seni misafir etmeyi düşünüyordum."
"Aklından bile geçirme. Hala ne yaptığını anlamaya çalışıyorum! Bana mı asılıyorsun?"
Tunç tekrar güldü. "Siktir git!"
~ "Bana…" dedi fısıltıyla ve sanki kurumuş gibi dudaklarını yalayıp, yutkundu."Bana bir gün, Hayat’ını avuçların arasında tutacaksın deselerdi inanmazdım."(...)"Çünkü koca bir Hayat, avuçların arasına nasıl sığabilirdi ki?" başının tepesini öptü ve sırtında usulca, minik daireler çizmeye başladı. "Sığabiliyormuş…" diye ekledi fısıldayarak.
~ "Burnun aktığında burnunu silmek istiyorum. Ayakların ağrıdığında ovmak istiyorum. Seni ilgiye boğmak, şımartmak istiyorum. Sana hediyeler almak, imkanım neyi el veriyorsa ayaklarına sermek, her sözünü emrim kabul etmek istiyorum. Seni yatağımda, yanımda, tenimde istiyorum. Allah'ım! Seni öpmek istiyorum. Sarılmak, o farklı kokunu içime çekmek... Seninle uyumak istiyorum. Sonra uyanmak! Benim için, bana gülümsemeni istiyorum, bana bakmanı! Aşkıma karşılık vermeni istiyorum."
~ Mirza: Özledim seni.
Hayat: Numaranızı tanımıyorum! Kim olduğunuzu bilmediğim için özleyeceğim birisi olup olmadığınızı da bilemiyorum.
Mirza: Tarafınızdan görülmemiş bir işkenceye tabi tutulan masum ve saf bir genç.
Hayat: Masum ve saf?
Mirza: Ben! Ve acımasız, gaddar sen!
Bu yorumla bile fangirl'e bağladım. Alıntıları okuyunca hele "Benim olmalısın!" diye trende tepinesin geldi ama gelin görün ki sınavlar aşk acısı dinlemez. Mirza'ya başlayan aşkımı kalbime gömüp sınavdan sonraya saklıyorum. Ellerine yorumuna sağlık sis.😘 Nice Selvi abla kitaplarına inşallah😍💃🏻💃🏻
YanıtlaSilSınavlardan sonra kafana vura vura okutacağım bekle sen bekle :D Bir hafta sonra üzerinde baskı kurmaya başlıyorum. Önce Deryal sonra Ömer sonra Mirza sonra da Demir'i okuyacaksın. Ben yaptım senin adına planları :D
SilAlıntılar gerçekten hoşmuş. Bu tarz kitaplara çok uzağım niye bilmiyorum. Okurken çok zevk alarak okuyorum arada bir denk geliyor ancak çok okuduğum türler olmuyor niyeyse. :)
YanıtlaSilAlışılan tarzın dışına çıkmak pek istemiyor insan, biliyorum fakat Selvi Abla'nın kalemiyle tanışmanı öneririm mutlaka :)
Sil