29 Ekim 2014 Çarşamba

Seri Yorumu: Seçim Serisi | Kiera Cass

Kitap Adı: Beni Seç
Yazar: Kiera Cass
Çevirmen: Derya İmer Aydınlık
Seri: The Selection(#1)
Tür: Distopya, Romantik
Yayıncı: Dex
Sayfa: 304

Bir prens nasıl tavlanır? 

Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçim'i kazanmanın tek yolu Prens Maxon'ı kendine aşık etmek. 

America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspen'i arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı. 
America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak. 

35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır? 





Kitap Adı: Elit
Yazar: Kiera Cass
Çevirmen: Derya İmer Aydınlık
Seri: The Selection(#2)
Tür: Distopya, Romantik
Yayıncı: Dex
Sayfa: 288

Sarayda 6 kız... Savaş kızışıyor.

"Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum.
Aspen'in prenses olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi.
Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım.
Maxon'ın haftanın ilk günlerinde verdiği şifreli sözü düşündüm...
Gözlerimi yumdum ve kendimi yokladım.
Bunu gerçekten yapabilir miydim?
Illéa'nın yeni prensesi olabilir miydim?"

Saraya 35 kız girmişti, şimdi 6 kız var.
Ve artık Elitler Prens Maxon'ın aşkını kazanmaya çok daha kararlı.
Zaman America'nın aleyhine işliyor. Biran önce karar vermeli.
Çocukluğundan beri birlikte gelecek hayalleri kurduğu Muhafız Aspen mi?
Yoksa nefes kesici romantizmiyle başını döndüren Prens Maxon mı?
Kimi seçerse seçsin, aklı diğerinde kalacak.
Ve Asi Kuzeyliler bu peri masalının mutlu sona
ulaşmaması için ellerinden geleni yapacak.



Kitap Adı: Sonsuza Dek
Yazar: Kiera Cass
Çevirmen: Derya İmer Aydınlık
Seri: The Selection(#3)
Tür: Distopya, Romantik
Yayıncı: Dex
Sayfa: 292

Seçim, America'nın hayatını tamamıyla değiştirmişti.

Illéa'nın prensesi olmak için yarışmaya katıldığından beri, ilk aşkı Aspen'e hissettikleri ve Prens Maxon'a karşı gün geçtikçe artan ilgisi arasında kalmıştı.

Şimdi America için gerçekten de karar verme zamanı.
Savunduğu doğrular için mücadele zamanı.
İstediği gelecek için savaşma zamanı.
Sonsuza dek seveceği erkeği seçme zamanı.



Öncelikle söylemeliyim ki, yorumda kitapları tek tek ele almak yerine üçüyle de ilgili olan düşüncelerimi bir bütün haline getirmeye çalışacağım.




Seçim Serisi, türünden dolayı hemen ilgimi çeken bir seriydi. Fakat başlamadan önce 'distopya ve romantizmin harmanlanması nasıl olabilir ki?' diye düşünmedim de değil. Ama okuduktan sonra gördüm ki yazar iyi bir iş çıkarmış bu konuda.

3.Dünya Savaşından sonra yıkılan bir Amerika ve üzerine kurulan Illea ülkesinde geçiyor hikaye. Ülke monarşi ile yönetiliyor ve 8 farklı sınıf bulunuyor. -Bu sınıf olayına yorumun sonunda ayrıntılı olarak döneceğim.- Saray hayatı ise fazlasıyla tanıdık fakat bazı farklar da yok değil. Aslında sanırım kitapta takıldığım bir konu bu saray hayatıydı. Saray ve teknolojiyi bir arada bir türlü hayal edemedim. Geleceği anlatan bir kitapta gayet mantıklı gibi duruyor ama düşünsenize, televizyona veya uçağa sahip olan bir krallık neden bilgisayara sahip olmaz? Neden mektup yerine mail veya telefon kullanılmaz ki? Üstelik kesinlikle daha hızlı olacağından da eminim. 

Her neyse bu konuyu bir yana bırakarak, serinin genel konusuna değinmek istiyorum elimden geldiğince;
Saraya ve kraliyet ailesine uygun bir prenses bulmak için binlerce kız içinden seçimler yapılıyor ve bu sayı 35'e düşürülüyor. Seçilen 35 prenses adayı yarışlarına sarayda başlıyor. Prens Maxon her prenses adayı ile ayrı ayrı zaman geçirip, onları tanımaya çalışıyor ve prensesini bulmaya çalışıyor. İşte o adaylardan biri de 5 sınıfından bir sanatçı olan, ailesi ve 'sevgilisinin' zoruyla seçim için form doldurmuş ve ilk 35'e seçilmiş America Singer. Anlaşıldığı üzere America'nın, prenseslikte veya Prens Maxon'da kesinlikle gözü yok. Her şey biraz zorlama biraz da şans eseri gerçekleşiyor onun için. Tabi sevdiceği Aspen'e olan kırgınlığı ve kızgınlığını da unutmamak gerek. Aspen ise 6'lara dahil, America'nın ilk ve tek aşkı. 

America daha saraya geldiği ilk günden Maxon'a tavrını koyuyor, kalbinin başka bir yerde olduğunu fakat isterse Maxon'a iyi bir arkadaş olabileceğini belirtiyor. Maxon ise bunu kabul ediyor fakat içten içe daha fazlasını da istiyor ve bunu ara ara belli etmekten kendini alamıyor. Zamanla birbirlerini tanıyorlar ve daha da yakınlaşıyorlar. Mer'in aklı hala ilk aşkında ama Maxon'ı da göz ardı edemiyor diğer yandan. Seride sürekli gel gitler yaşadığını da görüyoruz zaten. Bir nevi kendimizi bir aşk üçgeni içinde buluyoruz diyebilirim. Ama bu olay seri boyunca beni boğmadı desem yalan olur. Özellikle Mer'in sanki kendisini korumaya almak ister gibi hem Maxon'a hem de Aspen'e umut vermesi ciddi kızgınlıklarımdan biriydi. Kızların sayısı azaldıkça ve Maxon farklı adaylarla yakınlık kurmaya başladıkça America duygularının yoğunluğunun farkına varıyor ama yine de Maxon'a açılmak yerine hep ortada durmayı tercih ediyor. Bu durumda bazıları Maxon'a kızabilir ama onun açısından olaya bakınca gayet makul görünüyor. Sonuçta kendisi için en uygun kim ise onu seçmeli ve Mer sürekli bir nötrlük içinde. Eh hal böyle olunca America 'eğer beni seçmezse' diye düşünüp diğer elinin altında Aspen'i tutuyor ona umut veriyor falan. Cidden sinirlerime fazlasıyla dokunan bir durumdu. Tüm seri boyunca America Aspen'le iken ya yakalanırsa kaygısı duymam da ayrı bir ironi tabii. 

Ah bu arada tüm bunları söyledim ama Aspen'in artık 2 olduğunu söylemedim değil mi?  Kendisi saray muhafızlarından birine dönüştü ve bu sayede America ile seçimden sonra da bol bol görüşme şansı yakaladı. Bu noktaya değiniyorum çünkü yukarıda birçok America&Aspen kısmına yer verdim. Sonra denmesin ki bu Aspen başka bir yerde yaşıyordu,6'ydı da nasıl saraya ve Mer'e ulaşabiliyor? :D

Bu ayrıntıyı da aradan çıkardığıma göre devam edebilirim.
America'nın tüm bu kararsızlıklarını ve 'eğerlerini' bir yana bırakırsak, seri ara ara sıksa da gayet iyi ilerledi ve final yaptı. Üstelik Dex Yayınları sağolsun, biz okurları düşünerek serinin novellası olan Saraydan Hikayeler: Prens ve Muhafız'ı da çıkardı. Bu kitap ile hem Maxon'ı hem de Aspen'i daha yakından tanıma fırsatı yakalıyoruz ve az da olsa iç dünyalarına bakabiliyoruz.

Açıkçası novellayı okumadan önce büyük Team Maxon'cılardandım. Fakat Aspen'i de tanıdıkça ısınmadan edemedim. Onun iç dünyasını okudukça bazı şeyleri neden yaptığını da anlama fırsatı buldum ve olaylara onun gözünden bakınca haklı olduğu birçok nokta da vardı gerçekten. Ama ne olursa olsun Maxon'ın yeri tabi ki çok çok ayrı. Onun o sevimli halleri, alakasız kahkahaları, başlarda olan utangaçlıkları öyle tatlıydı ki! İnsanın kendini Maxon'da kaybedesi geliyordu öyle anlarda.


Şimdii.. 
Kitabın America, Maxon ve Aspen kısmına çokça değindiğime inanıyorum. Fakat seri sadece bu üçlüden oluşmuyor tabi ki. Seçim süresince komplolar mı dersiniz, asi saldırıları mı dersiniz, gülen yüzlerin altına saklanan şeytani karakterler ve sırlar mı dersiniz.. Ve daha bir çoğu da seride bulunmakta..

Aslında seri hakkında daha yazabileceğim birçok şey var fakat çok uzatıp sizleri sıkmak istemiyorum. Bu yüzden son olarak ufak bir iki bilgi daha veriyor ve yorumumu sonlandırıyorum.^^

İlk olarak, yorumun başında kısaca bahsettiğim sınıf olayı var. Kiera'nın Prens ve Muhafız kitabında da belirttiği kast sistemi işte bu şekilde;

Birler: Asiller, Din adamları.
İkiler: MTV’de çıkan türden müzisyenleri kapsayan tüm ünlüler, profesyonel sporcular, aktörler, mankenler, politikacılar, devlet tarafından seçilen polis, asker, itfaiye, muhafız pozisyonlarının tamamı.
Üçler: Her türden eğitimciler, filozoflar, mucitler, yazarlar, her türden bilim insanı, doktorlar, veterinerler, dişçiler, mimarlar, kütüphane görevlileri, tüm mühendisler, terapistler ya da psikologlar, film yönetmenleri, müzik prodüktörleri, avukatlar.
Dörtler: Çiftlik sahipleri, kuyumcular, emlakçılar, sigortacılar, baş şefler, inşaat sektöründe proje yöneticileri, restoran, dükkân ve otel gibi mülklerin sahipleri/işletmecileri.
Beşler: Klasik müzik eğitimi almış müzisyenler ve şarkıcılar, tüm sanatçılar, tiyatro oyuncuları, dansçılar, sirkte gösteri yapanlar.
Altılar: Sekreterler, garsonlar, evleri temizleyenler, terziler, tezgâhtarlar, şefler, şoförler.
Yediler: Bahçıvanlar, inşaat işçileri, çiftlikte çalışanlar, su yolu ya da havuz temizleyenler, sokakta çalışanlar.
Sekizler: Zihinsel ya da fiziksel engelliler (özellikle onlara bakacak kimse yoksa), madde bağımlıları, kaçaklar, evsizler.

Ve son olarak, Kiera Sonsuza Dek kitabının ardından seriyi beşlemeye karar verdiğini açıklamıştı. Dördüncü kitap ile ilgili şimdiden bilgiler gelmeye başladı. Üçüncü kitabı okumayan okuyucular için spoiler içerir;

✦ Seçim Serisinin dördüncü kitabı olan The Heir, America ve Maxon'ın kızı prenses Eadlyn Schreave bakış açısından anlatılıyor. Kitapta Eadlyn'in kendi için gerçekleştireceği seçim söz konusu ve seçilen 35 prens adayının içinden gerçek aşkını bulması gerekiyor. 
✦ Olaylar America'nın seçime katılmasından yirmi yıl sonra gerçekleşiyor.
✦ Kitabın 2015 Mayıs'ın da çıkması bekleniyor.



Bu benim ilk seri yorumlamamdı. Umuyorum ki sıkmamışımdır.^^

4/5


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...