24 Mart 2016 Perşembe

Kitap Yorumu: Gitme | Selvi Atıcı [Kayıp Şehir #3]

Kitap Adı: Gitme
Yazar: Selvi Atıcı
Seri: Kayıp Şehir(#3)
Tür: Romantik 
Yayıncı: Nemesis
Sayfa: 496
Baskı Yılı: 2016


Nefret ve aşk arasındaki mesafe ne kadardır?
Kilometrelerce mi?
Belki bir adım kadar yakındırlar birbirlerine?

Belki de aralarında zerre kadar dahi uzaklık yoktur. Üstelik birbirlerine dönüşmeleri öyle hızlı gerçekleşir ki, hiçbir kalp nasıl sevdiğinden bir anda nefret ettiğini, sonra onu yeniden nasıl sevdiğini anlayamaz.

Sırılsıklam âşık olan bir kadın… Tek gecelik ilişkilerin adamı olan bir erkek… Ve geçirilen tek geceden sonra birbirinden nefret eden ya da belki tamamen âşık olan iki insan... Gerçekte hissettikleri şeyin ne olduğunu keşfetmeleri ise hiç kolay değil… Gitme, aşkın ve nefretin sınırlarında dolanmanıza neden olacak.


Mirza. Mirza. Mirza... Siz hiç bir karakteri ölesiye sevip aynı zamanda katili olmak istediniz mi? Eh böyle bir ikilemi daha önce yaşamadıysanız eminim Tunç Mirza size bol bol yaşatacak. Zira kendimden örnek vermem gerekirse, bir an kafasını duvarlara sürtüp kıvılcım çıkartmak isterken bir an sonra bütün dengem şaşıyor. Pamuklarla sarmalayıp kimseler görmesin, benden başka kimseler ondan haberdar olmasın diye bir yerlere kilitleyesim geliyor. Ama sonra birden geçmiş hafızamda alevleniyor ve tekrar başa dönüyorum. Kısaca açıklamak gerekirse bir kısır döngü yaşıyoruz Tunç Mirza ile. Kızıyorum, acı çektirmek istiyorum sonra "ya sen can mısın" diye sevmeye başlıyorum. Ve sonra tekrar tekrar yaşanıyor bu olay. Ha sanmayın ki bu döngü Mirza'nın kendisi ile alakalı. Tamamen benim hastalıklı tutumumdan dolayı olduğunu itiraf etmem gerek. Çünkü kitabın başlarında kendisine epeyce kızmanıza rağmen biraz ilerledikten sonra insanın sevmekten canını çıkarası geliyor. Ama ben eskiyi kolay unutamayan bir insanım. Taktım mı takarım :P
Şimdi diyeceksiniz yine ne saçmalıyorsun... O yüzden şakayı bir kenara bırakıp konuya giriş yapıyorum.

Selvi Abla'nın önceki kitaplarına yazdığım yorumları okuyanlar bilir ne derece kendisini ve kitaplarını sevdiğimi. Her yorumumda değinmeden geçmediğim bir unsur var ki, kendisinin yazacağı her şeyi istisnasız okumamdır. Bu ister bir kitap ister öylesine karalanmış bir taslak olsun, hiç fark etmez. Ciddi ciddi saatlerce, günlerce aşk yaşayabilirim eserleri ile. Bu nedenle Gitme'ye de büyük bir heves ve heyecanla başladım. Ama açıkçası büyük hayal kırıklığına uğradım... falan dermişim :D Şaka şaka. Bunlar hep Mirza'nın yan etkisi. Cidden adam insanın bünyesini alt üst ediyor. Mahvetti beni mahvetti! Evet yine dağıttım ortalığı farkında olmaksızın biliyorum. Siz beni taşlamadan giriş yapıyorum artık.-ve bu sefer ciddiyim.-

19 Mart 2016 Cumartesi

Kitap Yorumu: Köprü | Claire Wallis [Push #1]

Kitap Adı: Köprü
Özgün Adı: Push 
Yazar: Claire Wallis 
Seri: Push(#1) 
Tür: Yeni Yetişkin, Romantik, Karanlık
Çevirmen: İnci Nazlı
Yayıncı: Yabancı
Sayfa: 408


Köprüde dikiliyorum. Birdenbire, acımasız bir netlikle farkına varıyorum. Bir tek ben olmadığımı anlıyorum. Bunu daha önce de yaptığını biliyorum. Diğer kadınlarla. Başka şehirlerde. Başka köprülerde. Ama önemi yok. Onlar ben değildi. 

Emma Searfoss hayatı boyunca, kendisini taciz eden üvey babasından kaçmıştı. Evden ayrılmasının sebebi oydu. Ailesinden geriye kalanlarla bağını koparmasının sebebi oydu. Hepsinden önemlisi kontrol edemediği öfkesinin sebebi oydu. Yeni dairesinde mutfağını tamir etmek için yardıma komşusu geldiğinde, adamın esrarengiz büyüsü Emma'nın içindeki alevi sakinleştirmişti. David sakin ve kontrollüydü, ve Emma onun yanındayken hayatında ilk kez hissettiği bir güven duygusuna kapılmaya başlamıştı. Oysa ki David'in kendi ürpertici sırları vardı ve Emma tehlikeli bir çizgide yürüyordu; fakat David'in çekimine karşı koymak neredeyse imkânsızdı… 


"Hepimiz nedenleri biz olalım yada olmayalım, sırların elinden çekiyorduk. Ve bu yüzden, kendi kendimizin kurbanı olmuş bir dünyadaydık. Kimsenin anlamayacağı veya yargılanma korkusuyla sırlarımıza sıkı sıkıya tutunuyorduk. İnsanlar çalıyor, yalan söylüyor, aldatıyor, cinayet işliyor, görmezden geliyor ve kandırıyorlardı, ama bu yanlışların yükünü sanki bir nişan gibi onların kurbanları taşıyordu."

Şuan üzerimden kamyon geçmiş gibi hissetmem normal diye düşünüyorum. Zira kitabın sonu ve kurgusu insanda böyle bir etki bırakıyor. Ne okudum, ne oldu, ne ara oldu, nasıl oldu hiçbir fikrim yok. Her şey öylesi hızla gelişti ki. Sanki kitaba az önce başlamışım da hemen bitirivermişim gibi. Cidden neden yapıyorsunuz böyle şeyleri sevgili yazarlar? Şaka mı bu? Şakaysa bu nasıl mizah anlayışı. Lütfen ama öyle son mu olur? Tamam az çok bekliyordum böyle bir şey ama... Ne yapayım ben şimdi ikinci kitap ikinci kitap diye yalvarayım mı? Gerçi onu yaparsam da bu kez etki tır etkisi olacak büyük ihtimalle.

Biliyorum biliyorum... Yine ortadan daldım konuya adeta, farkındayım. Fakat fark etmişsinizdir ki biraz şaşkın, biraz çelişkide, biraz da altüst olmuş durumdayım. Bu nedenle ki pek kitabın konusuna değinmek istemiyorum. Anlatılmaz yaşanır sözü bu gibi kitaplar için kullanılabilir sanırım. O yüzden ben direk kendi duygularımla başladım. Çünkü beni tanıyanlar biliyor ki kitapları yorumlarken spoiler vermeyi seven bir insanım. Neyse...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...