Özgecan Aslan... Yirmi yaşında gencecik bir kız... Önce tecavüze uğruyor, sonra canlı canlı elleri bileklerinden kesilerek, bıçaklanıyor. Kafasına levyeyle vuruluyor. O da yetmiyor, bir de üzerine yakılıyor. Onun yerinde hepimiz olabilirdik. Öğrendiğim zaman içim titredi, canım acıdı. Olayın gerçekleştiği günden beri insanlara karşı daha bir başka oldum. Nasıl kıydınız o gencecik yüreğe?
Twitter da açılan #sendeanlat hashtagini görmüşsünüzdür. Kadınlar yaşadıkları taciz olaylarını anlattılar. Hangi kadın yazılanları okurken şaşırdı? Ben cevap vereceğim, hiçbiri. Çünkü yediden yetmişe fiziksel olmasa bile sözlü taciz olayını yaşamayan tek bir kadın yoktur bu ülkede. Ve artık bu durum bizim için o kadar normal bir hala gelmiş ki... Fiziksel olmadıktan sonra söylenilen şeyleri garip karşılamıyoruz bile. Oraya yazılabilenler yazıldı, ya yazılamayanlar ne olacak? Aile içi yaşanan iğrençlikler?
Erkek çocuklarınızı eğitin lütfen. Kadın ve erkeğin eşit olduğunu öğretin. Yemek mi yapılacak, erkek de yapsın. Ev mi süpürülecek, erkek de süpürsün. Bir ortamda düzgün mü oturulması gerekiyor, erkek de düzgün otursun. Erkek çocuklarınızı kız çocuklarınızdan ayırmayın. Onlara 'erkek kadından üstündür' düşüncesini aşılamayın. Bunu direkt söylemiyor olabilirsiniz ama yukarıda yazdığım şeylerle bile bir şekilde bu düşünceyi onların içine yerleştiriyorsunuz.
Bu konuda çok canımız yandı. Artık daha fazlasını kaldıracak ne gücümüz ne de sabrımız var... Özgecan'ın üzerinden birkaç gün geçmişti ki sırf attığı kartopu bir esnafın camına geldi diye mekan sahibi tarafından öldürülen Nuh Köklü'yü duyduk. Kar bu ya. Bildiğimiz su... Hadi kar olmasın attığı şey, taş olsun. Ne zaman cam, candan daha kıymetli oldu? Topluca aklımızı kaçırdık... Nasıl bu kadar canavarlaştık, bu kadar vicdansız olduk aklım almıyor. Hani bir söz var ya, boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor diye. Aynen öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder