Özgün Adı: The Darkest Night
Yazar: Gena Showalter
Seri: Lords Of The Underworld (#1)
Tür: Fantastik, Mitoloji, Yetişkin
Çevirmen: Meltem Uzun Akbulut
Yayıncı: Pegasus
Sayfa: 416
EN KARANLIK GECELERDE SAKLANIR AŞK…
Güçleri… İnsanüstü
Tutkusu… Sonsuzluğun ötesinde…
Geçmişten gelen sesler tüm hayatı boyunca Ashlyn Darrow'a acı çektirmiştir. Bu kâbusa bir son vermek için Budapeşte'ye giderek doğaüstü yetenekleri olduğu söylenen adamlardan yardım istemek durumunda kalır. Ancak grubun en tehlikeli üyesi ve kendi cehenneminde tutsak olan Maddox'ın kollarına sürükleneceğinden bihaberdir.
İkisi de acılarını dindiren bu ani açlığa karşı direnemez ve karşı konulmaz bir tutkunun kıvılcımları alevlenir. Ancak her sıcak temas ve yakıcı öpücük onları yok oluşa… ve aşkın en zorlu sınavına doğru götürecektir.
Sonsuza dek lanetlenmiş olmalarına rağmen Karanlığın Efendileri karşı konulmaz bir baştan çıkarıcılığa ve akıl almaz boyutlardaki güçlere sahiptir. Gena Showalter'ın bu yeni ve inanılmaz serisini kaçırmayın…
Tanrılar için savaşmak, onları korumak üzere yaratılmış Yenilmez Savaşçılar düşünün... Her zaman kendilerine verilen görevleri mükemmel bir şekilde gerçekleştirmişler ve asla karşı çıkmamışlar... Bir gün içinde kötü iblisleri barındıran dimOuniak'ı korumak üzere aralarından bir kadın savaşçı seçiliyor: Pandora.
Muhafız seçilemeyenler, yaşadıkları utanca katlanamıyor ve Tanrılar'a ufak bir ders verme düşüncesiyle kutuyu Pandora'dan çalıyorlar. O karışıklık sırasında dimOuniak açılıyor ve içindeki kötü ruhlar serbest kalıyor. Yıkım ve düzensizlik hüküm sürmeye başlayınca, Tanrılar'ın kralı olaya müdahale ediyor. Her bir savaşçıyı içinde bir iblis barındıracak şekilde lanetliyor ve böylece Karanlığın Efendileri ortaya çıkıyor.
Savaşçılar, iblisler tarafından ilk ele geçirildiklerinde kontrol edemedikleri yok etme arzusuyla kelimenin tam anlamıyla bir kıyım başlatıyorlar. Çok geçmeden bütün sokaklar insan bedenleriyle dolup taşıyor. Kısa bir süre sonra da, işkence gören bu toplumdan Avcılar doğuyor. Kendilerine kötülük yapanları yok etmeye ant içiyorlar.
Kitabımız, içinde Şiddet'i taşıyan Maddox üzerinden anlatılıyor. Savaşcılar, içlerinde barındırdıkları iblisleri biraz da olsa kontrol altına aldıktan sonra Budapeşte'de herkesten uzak bir kaleye taşınıp, orada sakin bir hayat yaşamaya başlıyorlar. Bir gün kalenin dışında birilerinin olduğunu fark edip, Maddox'ı bakması için gönderiyorlar. Avcı olduğunu düşünerek, öldürmek için gittiği yerde, tir tir titreyen Ashlyn Darrow'u görmek Maddox'a büyük bir sürpriz oluyor. Üstelik Ashlyn'nin bir yeteneği var. Bulunduğu ortamda daha önce yapılmış bütün konuşmaları duyabiliyor.
Kitabın konusu ve karakterleri oldukça özgündü. Maddox'ın hikayesini çok sevdim... Hatta Reyes(Acı), Torin(Hastalık) ve Lucien'in(Ölüm) hikayelerini de çok merak ediyorum ama buna rağmen ne olduğunu anlayamadığım bir şey yüzünden kitabı tam olarak sevemedim. Daha önce hiç mitolojinin ve fantastiğin bu şekilde karıştırıldığı bir şey okumamıştım. Belki de bu yüzdendir.
Başlarda bana göre üçlük bir kitaptı ama son yüz sayfasını bayılarak okudum o yüzden dört puan veriyorum. Ashlyn'in fedakarlığı, aralarındaki sevgi çok güzel işlenmişti. Kitabı kapattığımda düşündüğüm ilk şey, "Vay be, içinde dünyanın en büyük şiddetini taşıyan adam nasıl bu kadar sevebilir" oldu. -Kitabın son cümlesi ya da son bölümde geçen bir cümle bu tarz bir şeydi, onun da etkisi olmuş olabilir tabii :D - Serinin diğer kitaplarına da bir şans vereceğim. İçimden bir his çok daha iyi olduklarını söylüyor, umarım yanılmam. ^^
Seri, toplam on bir kitaptan oluşuyor. Arada çevrilmeyen birkaç kısa hikaye de var. Ülkemizde dört tanesi basıldı. Sıralamaları ise aşağıdaki gibi:
Seri Sıralaması:
-En Karanlık Gece
-En Karanlık Öpücük
-En Karanlık Zevk
-En Karanlık Fısıltı
* O kadar... güzeldi ki. Öyle güzeldi ki neredeyse ona bakmak bile içini acıtıyordu. Teni pürüzsüz ve yumuşaktı; önce bal küpüne batırılmış, sonra da kremaya bulanmış bir tarçın gibiydi. Gözleri de aynı bal rengindeydi ve o kadar buğuluydu ki göğsünü acıtıyordu. Daha önce hiçbir ölümlünün bu kadar işkence çektiğini görmemiş ve ona karşı tuhaf bir yakınlık duymuştu.
* "Benim Maddox'ım olamazsın. Sen olamazsın."
Adamın yüzünde bir kez daha yoğun ve yakıcı bir şey parladı. "İkinci kez senin olduğumu iddia ediyorsun."
* Ashlyn kilidi çevirirken, "İhtiyacım olduğu kadar kalacağım." diye mırıldandı.
"Hayır. Beş dakika sonra işin bitsin bitmesin geleceğim. Kilit benim için sorun değil."
"İnatçı."
"Endişeli."
Tatlı. Hafifçe gülümseyerek elinden geldiğince temizlendi.
* "Bunu izlemek zorunda olmanı istemiyorum. Yalnız olmayacağım, tatlım. Acı ve Ölüm benimle birlikte olacak."
"Ama sana sarılmayacaklar."
* Onu seviyordu. Bunu önceden de biliyordu. Ama şimdi emindi. O şefkat ve ışıktı. Tutku ve sakinlikti. Umut ve yaşamdı. Masumiyet ve... her şeydi. O, Maddox'ın her şeyiydi.
4/5
Serinin kapakları çok dikkatimi çekiyor ama kitap sayısı korkutuyor beni ya :( 11 kitap çok fazla. P.C. Cast'ın yaptığı gibi seriyi uzatma durumu da olursa yazarın hiç başlayamam herhalde.
YanıtlaSilHer kitap başka bir Savaşçı'yla ilgili... En azından ilk kitabı oku merak ediyorsan. Baktın diğer kitaplar gözünü korkutuyor, bırakırsın. Ben okusam da öyle çok kısa aralıklarla okumayı planlamıyorum. İkinci kitaba birkaç ay sonra ancak başlarım herhalde. :') Yoksa o kadar uzun seri... Mutlaka bir noktadan sonra sıkar insanı.
Sil