21 Şubat 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: On Küçük Nefes | K.A. Tucker

Kitap Adı: On Küçük Nefes
Özgün Adı: Ten Tiny Breaths
Yazar: K.A. Tucker
Seri: Ten Tiny Breaths (#1)
Tür: Romans, Yeni Yetişkin
Çevirmen: Belgin Selen Haktanır
Yayıncı: Hyperion
Sayfa: 290


Sadece nefes al Kacey. On küçük nefes. İçinde Tut. Hisset. Sev.

Dört sene önce sarhoş bir sürücünün neden olduğu trafik kazasında annesiyle babasını, erkek arkadaşını ve en yakın kız arkadaşını kaybeden Kacey Cleary'nin hayatı yerle bir olmuştu. Hâlâ kazadan sonra arabanın içinde sıkıştığı anı ve annesinin son kez aldığı nefesi hatırlayan Kacey, geçmişini geride bırakmak istiyordu. İki otobüs bileti alan Kacey ve on beş yaşındaki kız kardeşi Livie, hayatlarına yeniden başlamak üzere Michigan'dan kaçıp, Miami'ye gelmişlerdi. İlk başlarda, geçim sıkıntısı çektikleri hâlde, Kacey endişeli değildi. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu. Tek istisna, 1D dairesindeki gizemli komşularıydı.

Alev alev yanan mavi gözleri, derin gamzeleri ve kusursuz bedeniyle Trent Emerson, iyi çocuk ve kötü adam arasındaki karşı koyulmaz çizgiyi temsil ediyordu. Trajik geçmişinden sonra katı bir mizaç geliştiren Kacey, herkesi kendinden uzak tutmaya kararlı olsa da ikisi arasındaki karşılıklı çekime dayanmak çok güçtü. Trent ise Kacey'nin herkese kapattığı kalbine girmek için her şeyi yapabilirdi... Her ikisinin dünyasını paramparça edecek müthiş bir sırrı açıklaması gerekse bile.




Hayatta unutulmayacak bazı kitaplar vardır. On Küçük Nefes bana bu deneyimi yaşatan kitaplardan biriydi. Öyle çok abartılacak, mükemmel bir kitap değildi belki, evet. Fakat insanı etkileyen, içine işleyen bir yanı vardı kesinlikle.

Kacey, trajik bir trafik kazasında ebeveynlerini ve erkek arkadaşı ile en yakın arkadaşını kaybeder. Üstelik kolay bir kayıp değildir bu. Annesinin son nefesini duyar, erkek arkadaşının elinin git gide soğumasını hisseder ve en yakın arkadaşının pelteye dönmüş vücudunu görür. Sadece fiziksel olarak değil ruhsal olarak da kapanmayacağını düşündüğü derin yaraları vardır artık. Uzun bir rehabilitasyon sürecinden sonra fiziksel olarak sağlığına kavuşur fakat ruhu hala paramparçadır. Onu hayata bağlayan tek şey ise kız kardeşi Livie'dir. 
Kazadan sonra Kacey olanları unutmak amacıyla kendisini alkole, uyuşturucuya ve tek gecelik, içi boş ilişkilere verir. Livie ise ablasının günden güne başkalaştığının farkındadır. Kacey'nin beklemediği bir biçimde Livie'nin kendisine çıkışması ile Kacey yaptığı hatanın farkına varır ve her şeyi bırakır. Bir gün eniştesinin kardeşini taciz ettiğini fark etmesiyle birlikte ise kız kardeşini alır ve Miami'ye kaçar.

İki kız kardeş her şeyi arkalarında bırakırlar ve onları kimsenin tanımadığı bir yerde yeni bir hayata başlarlar. Kacey, insanlarla arasında koruma kalkanı gibi gördüğü buzdan duvarlarını orada da devreye sokar ve insanlardan uzak durmaya çalışır. Ta ki Trent Emerson'a kadar...

Yan dairesinde oturan bu gizemli çocuk, Kace'e uzun zamandır hissedemediği duyguları hissettirir. Ama bir kere hayattan darbe almıştır ve kendini serbest bırakması çok zordur. Kız kardeşi ile yeni komşusu/arkadaşı Fırtına'nın iteklemeleri ve Trent'in karşı konulmazlığı sonucu Kace kendisini yavaş yavaş yine eskisi gibi hissetmeye başlar. 

Her şey mükemmel olmasa da sorunsuz bir şekilde ilerlerken açığa çıkan bir sır ile hayatı tekrar alt üst olur. Fakat bu kez hissettiği acı ve öfke çok daha derin, çok daha fazladır. 
Kacey'nin kitap boyu yaşadığı şeyler hiç ama hiç kolay değildi. Ama onda en sevmediğim yan her şeyi kardeşimin iyiliği için, onu korumak için yapıyorum havalarıydı sanırım. Neyse ki sonunda gözlerini açtı da her şeyi kendini korumak için yaptığını fark etti.

Diğer yandan Trent ile olan yakınlaşmaları ve birbirlerinden uzak duramamaları bir diğer takıldığım konuydu. Daha ilk karşılaşmada o süper sert, badass kız gitti yerine iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir kız geldi. Trent karşısına ne zaman çıksa Kacey sudan çıkmış balığa dönüyordu. Yine de çocuğa fazlasıyla direndi, hemen kalkanları indiremedi bunu da unutmamak gerek.

Her şey bir yana beni asıl hayal kırıklığına uğratan olay arka kapak yazısında spoiler verilmesiydi. Okumayanlar için şuan bu dediğim bir şey ifade etmeyecek belki ama okuyanlar mutlaka anlayacaktır. Kitabın belirli bir kısmından sonra, okumadan bile birçok yeri tahmin etmeye başladım. Fakat ne olursa olsun kitabın en etkileyici kısmı da son sayfalarıydı yine de.

Bu konular dışında ise kitabı gerçekten beğendim. Karakterlerin tamamı bence harikaydı. Özellikle yan karakterlere de fazlasıyla yer verilmiş olması kitabın artılarındandı. Livie, Ben, Fırtına, Dan, Mia, Nate, Cain... Okurken sürekli olarak onların hikayeleri hakkında düşünmeden edemedim. Serinin diğer kitaplarının onlar üzerinden gitmesine ise ayrı sevindim.

Hayatın bazen tesadüflerle dolu olduğunu, bazen de kendi tesadüfümüzü yaratmamız gerektiğini anlatan bir kurguya sahipti On Küçük Nefes. Fakat bunu yaparken karşımızdaki insanı ve olası sonuçları da düşünmek ve ona göre hareket etmek gerek. Trent ve Kacey'nin hikayesi en büyük örnek sanırım buna.


4/5




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...